Bu Blogda Ara

25 Haziran 2015 Perşembe

Adjectives and Adverbs

ADJECTIVES & ADVERBS (SIFATLAR VE ZARFLAR)

Sıfatlar isimleri, zarflar ise eylemi yani fiili niteler. Sıfatlar, sonlarına “ly” eki getirilerek zarf haline getirilir. Ancak düzensizler de vardır. Bunlar ezberlenmelidir.

Örneğin “good” sıfatının zarf hali “well” olur. Aşağıda vereceğim sıfatların sıfat halleri de, zarf halleri de aynıdır;

Adjective     Adverb
fast -------------------> fast (hızlı)
hard ------------------> hard  (zor, güç)
early -----------------> early (erken)
late -------------------> late (geç)
high ------------------> high (yüksek)
low -------------------> low (alçak)
near - ---------------->near (yakın)
far --------------------> far (uzak)
much - -------------->much (çok)
little ------------------> little (az)
wrong ---------------> wrong (yanlış)
enough -------------> enough (yeterli)
pretty ---------------> pretty (hoş, tatlı)
straight ------------> straight (düz, direk)


Düzenli sıfat ve zarflara örnek verelim;

Jack is a careful driver. (Jack dikkatli bir sürücüdür. Driver sürücü anlamına geldiği için isimdir. Nasıl bir sürücü? Dikkatli bir sürücü...Dolayısıyla oradaki careful sıfatı ismi niteliyor. Yani sıfat olur.)

Jack drives carefully. (Jack dikkatli araba kullanır. Burada da carefully, arabayı nasıl kullandığını niteler. Yani eylemi niteler. Dolayısıyla zarf olur. Zaten sondaki “-ly” eki bunun zarf olduğunu belli eder.



His English is perfect. (Onun İngilizcesi mükemmel. Burada perfect, İngilizceyi, yani ismi, nitelediği için sıfattır. Mükemmel olan nedir? Onun İngilizcesi.)

He speaks English perfectly. (O mükemmel İngilizce konuşur. Nasıl konuşur? mükemmel..Dolayısıyla bu cümlede konuşma eylemi nitelendiği için zarf olur. Zaten bunu “-ly” ekinden de anlıyoruz.)


Ancak bazı sıfatlar hem sıfat olarak, hem de zarf olarak aynı kalır. Bunlara da birkaç örnek verelim;


He has a fast car. (O hızlı bir arabaya sahiptir. Car burada isimdir. Nasıl bir arabaya sahip? Hızlı..dolayısıyla burada nitelenen isimdir.. Yani fast burada sıfat olur.)

He drives fast. (O hızlı araba kullanır. Nasıl araba kullanır? Hızlı..buradaki fast araba kullanma eylemini nitelediği için zarf olur.)

His English is good. (Onun İngilizcesi güzel. Burada good, onun ingilizcesi, yani ismi nitelediği için sıfat olur.)

He speaks English well. (O güzel İngilizce konuşur. Burada da well, konuşma eylemini nitelediği için zarf olur.)

She works hard. (O çok çalışır. Buradaki hard çalışma eylemini niteler. Bu yüzden zarf olur.)

She is a hard worker. (O çalışkan bir işçidir. Burada hard, işçiyi, yani ismi nitelediği için sıfat olur.)

24 Haziran 2015 Çarşamba

Simple Past Tense

SIMPLE PAST TENSE(GEÇMİŞ ZAMAN)

Geçmişte olmuş, bitmiş ve günümüzle ilgisi kalmamış eylemlerden bahsederken Simple Past Tense kullanırız. Simple Past Tense’de sadece olumlu cümlelerde bütün şahıslar için fiilin ikinci hali gelir. Düzenli fiillerin sonuna “-ed” eki gelir. Düzensiz fiiller de ezberlenmelidir. Soru ve olumsuz cümlelerde bütün şahıslar için fiilin mastar hali gelir. Simple Past Tense’in yardımcı fiili “did” dir.

Olumlu cümleler için formül şu şekildedir;

I
You
He/she/it         +V2
We
They


Olumsuz cümleler için formül şu şekildedir;

I
You
He/she/it         +didn’t+V1
We
They

Soru cümleleri için de formül şu şekilde olur;

I
You
Did+             He/she/it      +V1
We
They


Şimdi birkaç örnek verelim;

(+) You washed your car yesterday. (dün arabanı yıkadın.)
(-) You didn’t wash your car yesterday.(dün arabanı yıkamadın.)
(?) Did you wash your car yesterday? (dün arabanı yıkadınmı?)
Karşımızdakine sorduğumuzda karşıdan gelecek cevap şu şekilde olur;

Yes, I did.
No, I didn’t

“wash” düzenli bir fiildir. Dolayısıyla olumlu cümlede  fiilin sonuna “-ed” takısı gelir. Gördüğümüz gibi olumsuz ve soru cümlelerinde yardımcı fiiller kullanılır ve fiilin mastar hali gelir. Olumlu cümlelerde yardımcı fiil kullanılmaz. İstisna olarak kullanılır ama oradaki amaç vurgu yapmaktır.


(+) She watched a horror film last night.(O dün akşam bir korku filmi izledi.)
(-) She didn’t watch a horror film last night.(O dün akşam bir korku filmi izlemedi.)
(?) Did she watch a horror film last night? (O dün akşam bir korku filmimi izledi?)

  Bu sorunun cevabı olumluysa “Yes, she did”, eğer olumsuz ise “No, she didn’t” şeklinde olur. Bu cümledeki “watch” fiili de düzenlidir. Bu yüzden de olumlu cümlede fiile “-ed” takısı gelmiştir.

Şimdi düzensiz bir fiil kullanarak cümle kuralım;

(+) They went to a party last weekend. (Onlar geçen hafta sonu bir partiye gittiler.)
(-) They didn’t go to a party last weekend. (Onlar geçen hafta sonu bir partiye gitmediler.)
(?) Did they go to a party last weekend? (Onlar geçen hafta sonu partiye gittilermi?)
   Yes, they did
   No, they didn’t

“go” düzensiz bir fiildir. O yüzden olumlu cümlede ikinci hali olan “went” kullanılır. Olumsuz ve soru cümlesinde mastar haline geri döner.

Simple Pat Tense’de geçmiş, bitmiş zaman zarfları kullanılır.
Yesterday---->Dün
Last week---->Geçen hafta
Last year----->Geçen yıl
In 1970------->1970 de   gibi

should,öğüt,tavsiye

SHOULD / OUGHT TO

Should ve Ought to” modal fiillerinin ikisi de aynıdır. Ancak “ought to” biraz tarihe karışmaya başlamıştır. İkisi de öğüttavsiye ve öneri cümlelerinde kullanılır. 

Olumlu cümlelerde tüm öznelerden sonra “should” dan sonra fiilin mastar hali gelir. Yine “meli”“malı” anlamındadır ama öğüttavsiye ve öneridir. Aslında “yapsan iyi olur” anlamına gelir. “Should” bütün şahıslar için aynıdır ve “should” dan sonra fiilin mastar hali gelir.(şimdiki zamandan bahsederken). Daha sonra değişik zamanlardaki hallerini göreceğiz.

“Ought to” için örnek yazmıyorum. Çünkü artık çok kullanılan bir form değildir.

(Şişmansam)I should exercise more.-----(daha fazla egzersiz yapmalıyım.)

(sen öksürüyorsan)You should smoke less.---(daha az sigara içmelisin)

(Sen şişmansan) You should lose weight.-----(Kilo vermelisin)

Olumsuz cümlelerde “should” tüm şahıslar için “shouldn’t” olur. Sorularda da “should” başa gelir. Olumsuz soru soracaksak tabi ki “shouldn’t” başa gelir.

Olumlu cümleler şu şekilde olur;

I should eat less.---------------------Daha az yemeliyim.
You should eat less------------------Daha az yemelisin.
He / She / It should eat less--------O daha az yemeli.
We should eat less-------------------Biz daha az yemeliyiz.
They should eat less-----------------Onlar daha az yemeli.

Soru cümleleri bu şekilde oluyor;

Should I lose weight?---------------Kilo vermelimiyim?
Should you lose weight?------------Kilo vermelimisin?
Should he/she lose weight?---------Kilo vermelimi?
Should we lose weight?-------------Kilo vermelimiyiz?
Should they lose weight?-----------Kilo vermelilermi?

Olumsuz cümleler de şu şekilde olur;

I shouldn’t smoke-------------Sigara içmemeliyim.
You shouldn’t smoke---------Sigara içmemelisin.
He / She shouldn’t smoke.---O sigara içmemeli.
We shouldn’t smoke----------Sigara içmemeliyiz.
They shouldn’t smoke.-------Sigara içmemeliler.


Yes / No sorularının cevapları da şu şekilde olur;

Yes, I should
No, I shouldn’t

Yes, she should
No, she shouldn’t

must

MUST(zorunluluk, -meli, -malı eki)


Olumlu cümlelerde must tüm şahıslar için aynıdır;

I must study------------Ben ders çalışmalıyım.
You must study--------Sen ders çalışmalısın.
He / She must study--O ders çalışmalı.
We must study--------Biz ders çalışmalıyız.
They must study------Onlar ders çalışmalı.

“must” dan hemen sonra fiilin mastar(yalın) hali gelir. Olumsuz cümleler şu şekilde olur;

I mustn’t smoke------------Ben sigara içmemeliyimi.
You mustn’t smoke--------Sen sigara içmemelisin.
He / She mustn’t smoke--O sigara içmemeli.
We mustn’t smoke--------Biz sigara içmemeliyiz.
They mustn’t smoke------Onlar sigara içmemeli.

Soru cümlelerinde “must” modal fiili özne ile yer değiştirir;

Must I get up early?--------------Ben erken kalkmalımıyım?
Must you get up early?----------Sen erken kalkmalımısın?
Must he / she get up early?-----O erken kalkmalımı?
Must we get up early?-----------Biz erken kalkmalımıyız?
Must they get up early?---------Onlar erken kalkmalımı?


1- Must konuşan kişinin kendi istek ve arzusunu belirtir. Olumlu cümlelerde “have to” ile çok farkı yoktur.

I haven’t talked to Jane for a long time. I must call her tonight.

I have run out of money. I must go to the bank.
2-Karşımızdaki kişinin bir eylemi yapmasını zorunlu kılarsak “must” kullanırız.

Teacher: You aren’t good at maths. You must study to pass your test.(Sınavını geçmek için çalışmalısın).

Police officer: You must use the pedestrian crossing. (yaya geçidini kullanmalısın).

3-Daha önce belirttiğim gibi yes / no soru cümlesi yapmak için “must” özne ile yer değiştirir.

Must you go to school tomorrow?(yarın okula gitmelimisin?)

Bunun cevabı eğer “evet” ise; “Yes, I must.”
           Eğer “hayır” ise; “No, I needn’t” (gitmek zorunda değilim)deriz.
Eğer “No, I mustn’t” deseydik “hayır gitmemeliyim” anlamına gelir. Bu da okula gitmemizin tehlikeli veya aptalca olduğu anlamına gelir.

4-Kuvvetli tahminlerde ve güçlü tavsiyelerde de “must” kullanılır.

He knows all the streets in Istanbul. He must be a taxi driver. (O Istanbul’un bütün sokaklarını biliyor. O bir taksi şöförü olmalı.)

I loved that movie. You must see it. (O filmi çok sevdim. Görmelisin.)

5-”Mustn’t” yasak bildirir. Bir eylemi yapmak tehlikeli, aptalca veya yasak ise “mustn’t” kullanılır.

You mustn’t drink it. It is poisonous.(Onu içmemelisin. O zehirli.)
You mustn’t smoke here.(Burada sigara içmemelisin.)

have to,has to

HAVE TO / HAS TO

1-Dışarıdan gelen kural ve kanunlardan dolayı oluşan zorunluluklar için “have to” veya “has to” kullanılır.

He / She / It özneleri, yani üçüncü tekil şahıslarla birlikte “has to” kullanılır. Diğer şahıslarla birlikte “have to” kullanılır.

have to be sober to drive.----------Araba kullanmak için ayık olmalıyım.(kanunlar böyle diyor.)

Tomorrow is Monday. I have to work. -----Yarın Pazartesi. Çalışmalıyım. (Patronum öyle diyor.)

We have to wear seatbelts.----------Emniyet kemeri takmalıyız.(Kanunlar söylüyor.)

DON’T HAVE TO / DOESN’T HAVE TO(ZORUNDA DEĞİLSİN)

HE / SHE / IT, yani üçüncü tekil şahıslarla birlikte DOESN’T HAVE TO kullanılır. Diğer şahıslarla “DON’T HAVE TO” kullanılır.

Burada “mustn’t” ile “don’t / doesn’t have to” arasındaki farkı daha kolay anlıyoruz. “mustn’t” yapmamalısın, “don’t / doesn’t have to” yapmak zorunda değilsin anlamına geliyor.

It is Saturday tomorrow. I don’t have to go to work tomorrow.(Yarın Cumartesi. İşe gitmek zorunda değilim yarın.)

He is on holiday. He doesn’t have to do homework.(O tatilde. Ödev yapmak zorunda değil.)

a lot of(lots of)

A LOT OF (LOTS OF)---ÇOK / PEK ÇOK

A lot of” veya “Lots of” aynıdır. İki türlü de kullanılır. Hem sayılabilir, hem sayılamaz isimlerle birlikte genelde olumlu cümlelerde kullanılır. Ancak olumsuz ve soru cümlelerinde de görülür. Sayılabilir isimlerle birlikte kullanıldığında isimlerin KESİNLİKLE çoğul olması gerekir. Örneklere göz atalım;

I have a lot of money.-------------> Ben çok paraya sahibim.

There are a lot of people in the room---> Odada çok insanlar vardır.

She has a lot of bags.--------------------> O pek çok çantalara sahiptir.

There is a lot of milk in the fridge-----> Buzdolabında çok süt vardır.

There are a lot of flowers in the garden--> Bahçede pek çok çiçekler vardır.

There is a lot of gas in the car.------------> Arabada çok benzin vardır.

any

ANY(hiç)

“Any”, olumsuz ve soru cümlelerinde hem sayılabilir, hem de sayılamayan isimlerle birlikte kullanılır. Hiç anlamı taşır. Sayılabilir isimlerin KESİNLİKLE çoğul olması gerekir.

Do you have any money?------------> Hiç paran varmı?

Are there any cats in your room?---> Odanda hiç kediler varmı?

There isn’t any beer in the glass----> Bardakta hiç bira yok.

There isn’t any bread in the fridge--> Buzdolabında hiç ekmek yok.

some

SOME (biraz, birkaç)

“Some” sayılabilir isimlerle kullanıldığında birkaç, sayılamaz isimlerle kullanıldığında biraz anlamı taşır. Genelde olumlu cümlelerde kullanılır. Ancak kibar istek, rica, teklif sorularında sıklıkla kullanılır. Hem sayılabilir, hem sayılamaz isimlerle birlikte kullanılır. Sayılabilir isimlerin KESİNLİKLE çoğul olması gerekir. Çünkü sayılabilir isimlerde birkaç anlamı vardır. Sayılamaz isimler zaten çoğul yapılamaz. Örneklere göz atalım;

There are some cars in the garage---------> Garajda birkaç arabalar vardır. (Araba sayılabilir bir isimdir. O yüzden çoğul yaptık.)

There are some chairs in the classroom---> Sınıfta birkaç sandalyeler vardır.

There is some water in the bottle.----------> Şişede biraz su vardır.(Su sayılamaz bir isim olduğu için “s” takısı almaz, yani çoğul yapılamaz. Dolayısıyla da “are” yardımcı fiili yerine “is” yardımcı fiilini kullanırız. Yani sayılamayan bir isime tekil gibi davranırız.

There is some petrol in the barrel.----------> Fıçıda biraz petrol vardır.



Yukarıda da bahsetmiş olduğum gibi “some” kibar istek, rica ve teklif sorularında da kullanılır. Örneklere bakalım;

Would you like some coffee?-------------> Biraz kahve istermisiniz?

Could you buy some salt?------------------> Biraz tuz satın alabilirmisiniz?

Can you lend me some books?-------------> Bana birkaç kitaplar ödünç verebilirmisin?

Normal sorularda “some” kullanılamaz.

could

COULD (CAN ‘ İN GEÇMİŞ HALİ)

“Could”, “Can” in geçmiş zamandaki halidir. “I can do” yapabilirim anlamına gelirken, “I could do” yapabilirdim anlamına gelir. “Can” ile kullanımı aynıdır. Yani her şahıs için aynıdır, değişmez. “can” de olduğu gibi “could” dan sonra da olumlu cümlelerde hemen fiilin yalın(mastar) hali gelir;

I could sing.------------>Ben şarkı söyleyebilirdim.

You could swim.------->Sen yüzebilirdin.

He / She / It could jump high--> O yükseğe zıplayabilirdi.

We could speak Spanish----> Biz İspanyolca konuşabilirdik.

They could play pool-------> Onlar bilardo oynayabilirdi.

Olumsuz cümlelerde her şahıs için “could”, “couldn’t(could not)” olur. Bu da her şahıs için aynıdır.

I couldn’t sing.--------------> Ben şarkı söyleyemezdim.

You couldn’t swim---------> Sen şarkı söyleyemezdin.

He / She / It couldnt jump high--> O yükseğe zıplayamazdı.

We couldn’t speak Spanish---------> Biz İspanyolca konbuşamazdık.

They couldn’t play pool----------> Onlar bilardo oynayamazdı..

Soru cümlelerinde “could” başa gelir;

Could I sing?------------------------> Ben şarkı söyleyebilirmiydim?

Could you swim?-------------------> Sen şarkı söyleyebilirmiydin?

Could he / she / it jump high?-----> O yükseğe zıplayabilirmiydi?

Could we speak Spanish?----------> İspanyolca konuşabilirmiydik?

Could they play pool?--------------> Onlar bilardo oynayabilirmiydi?

Genelde could cümleleri “was / were” ile birlikte kullanılır;

I could speak English when I was 5.------------> Ben 5 yaşındayken İngilizce konuşabilirdim.
You could sing when you were 3.---------------> Sen 3 yaşındayken şarkı söyleyebilirdin.

He / She / It could swim when you were 5.----> O 5 yaşındayken yüzebilirdi.

We could drive a car when we were 10.--------> Biz 10 yaşındayken araba kullanabilirdik.

They could play pool when they were 15-------> Onlar 15 yaşındayken bilardo oynayabilirdi.

“could” ile birlikte aynı cümlede “was / were” kullanmak zorundayız...çünkü ikisi de geçmiştir.

“I can speak French when I was 15” diyemeyiz....buradaki “when” iki cümle arasında “iken” anlamına geliyor. Ancak ikinci cümle geçmişten bahsederken ilk cümle şimdiki zamandan bahsedemez. Dolayısıyla “I could speak French when I was 15” deriz.Çünkü geçmişten bahsediyoruz. 15 yaşındayken Fransızca konuşurum demeyiz. Konuşurdum deriz.

was were

WAS / WERE

Was / Were, “verb to be” nin geçmiş(past) halidir. Verb to be=AM / IS / ARE. “Verb to be”, şimdiki zamanda durum ve konum belirtiyordu ve eylem(fiil) yoktu.“Was / Were” de geçmiş zamanda durum ve konum belirtir. Yine eylem yoktur. Olumlu cümleler aşağıdaki gibidir;


was ill yesterday------------------->  Ben dün hastaydım.

You were ill yesterday-------------->  Sen dün hastaydın.

He / She / It was ill yesterday------> O dün hastaydı.

We were ill yesterday.---------------> Biz dün hastaydık.

They were ill yesterday.-------------> Onlar dün hastaydı. 

Bu cümlelerde geçmiş zamanda durum belirttik. Şimdi de konum belirtelim;

was in Paris last week.-------------> Ben geçen hafta Paristeydim.

You were in Paris last week.--------> Sen geçen hafta Paristeydin.

He / She / It was in Paris last week-> O geçen hafta Paristeydi.

We were in Paris last week----------> Biz geçen hafta Paristeydik.

They were in Paris last week--------> Onlar geçen hafta Paristeydiler.


I, HE, SHE, IT özneleriyle birlikte WAS kullanılır.

YOU, WE, THEY özneleriyle birlikte WERE kullanılır.

Olumsuz cümleler “wasn’t”(was not) ve “weren’t”(were not) yardımcı fiilleri kullanılarak yapılır;

I wasn’t happy last night.------------------> Ben dün gece mutlu değildim.

You weren’t happy last night.-------------> Sen dün akşam mutlu değildin.

He / She / It wasn’t happy last night.-----> O dün akşam mutlu değildi.

We weren’t happy last night.--------------> Biz dün akşam mutlu değildik.
They weren’t happy last night.-----------> Onlar dün akşam mutlu değildiler.

Was / Were cümleleri olumsuz yapılırken “wasn’t / weren’t” kullanılır.

I, HE, SHE, IT özneleriyle birlikte WASN’T kullanılır.

YOU, WE, THEY özneleriyle birlikte WEREN’T kullanılır.


AM / IS / ARE ve WAS / WERE de eylem, yani fiil yoktur. Bunlar isim cümlesidir. İleri seviyelerde bunların fiillerle kullanıldıklarını göreceğiz ancak fiillerin mastar haliyle ASLA kullanılmazlar. Şu anda bunların fiil olmadan kullanıldıklarını bilelim. 


Yes / No sorularında was / were başa gelir;

Was I ill yesterday?------------------------> Ben dün hastamıydım?

Eğer bu soruyu kendime soruyorsam, ki çok normal değildir, vereceğim cevap şudur: 

Yes, I was.
No, I wasn’t.

Eğer bu soruyu kendim için başkasına soruyorsam, karşımdakinin bana vereceği cevap şudur;

Yes, you were.
No, you weren’t.

Were you ill yesterday?-------------------> Sen dün hastamıydın?

Yes, I was.
No, I wasn’t.

Was he / she / It ill yesterday?-----------> O dün hastamıydı?

Yes, he was.
No, he wasn’t.

Yes, she was.
No, she wasn’t.

Yes, it was.
No, it wasn’t.


Were we ill yesterday?--------------------> Biz dün hastamıydık?

Eğer bu soruyu kendimize soruyorsak, ki çok alışılmış değildir, vereceğimiz cevap şudur;

Yes, we were.
No, we weren’t.

Eğer karşımızdaki kişiye bizim hasta olup olmadığımızı soruyorsak karşımızdaki kişinin bize vereceği cevap şudur;

Yes, you were.
No, you weren’t.


Were they ill yesterday?-------------------> Onlar dün hastamıydı?

Yes, they were.
No, they weren’t.

Her tense(zaman) de olduğu gibi “was / were” ‘de de olumsuz soru yapılır.

Weren’t you....weren’t we .....Wasn’t I gibi...

NOT: AM / IS / ARE ve WAS / WERE ile birlikte fiilin mastar hali, yani yalın hali KULLANILMAZ.


Şimdi Verb to be ile was / were karşılaştıralım;

AM / IS / ARE                      WAS / WERE

I am rich. (Ben zenginim)    I was rich. (Ben zengindim)

You are angry. (Sen kızgınsın)          You were angry. (Sen kızgındın)

He is sad. (O erkek üzgün)             He was sad. (O erkek üzgündü)

She is poor. (O bayan fakir)            She was poor. (O bayan fakirdi)

It is old. ( O cansız yaşlı)              It was old. (O cansız yaşlıydı)

We are in England. (biz İngilteredeyiz)  We were in England. (Biz İngilteredeydik)

They are in Ebgland. (Onlar İngilterede)  They were in England. (Onlar İngilteredeydi)